TÜRKİYE
ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ TÜRKİYE EĞİTİM MECLİSİ
5.
EĞİTİM KONGRESİ
“YABANCI
DİL ÖĞRETİMİ”
29-30
KASIM 2013
TOBB,
ANKARA
Sonuç
Raporu
13
Aralık 2013
TOBB
EĞİTİM MECLİSİ 5. EĞİTİM KONGRESİ “YABANCI DİL ÖĞRETİMİ”
SONUÇ
RAPORU
1.
Giriş
29-30 Kasım 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen TOBB
Eğitim Meclisinin düzenlediği “Yabancı Dil Öğretimi” konulu 5. Eğitim Kongresi
akademisyen, öğretmen, yayımcılar, özel okullar ve devlet okullarının buluştuğu
ve yabancı dil öğretimini masaya yatırdıkları bir kongre olmuştur.
Kongrenin ilk günü ile ikinci günün öğleden önceki
oturumlarında çağrılı konuşmalar ve panellere yer verilmiştir. Bu oturumlarda
konunun uzmanlarınca yabacı dil öğretimi farklı bakış açılarından
değerlendirilmiş ve önerilerde bulunulmuştur.
Bu sonuç raporu kongrenin genel bir
değerlendirilmesini içermektedir. Raporda paralel oturumlara genişçe yer
verilmiştir. Çünkü bu oturumlar ayrı ayrı salonlarda yapılmış olup katılımcıların
sadece bir kısmının katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Bu değerlendirmelere
bağlı olarak bazı önerilere raporun sonunda yer verilmiştir.
2.
Genel Değerlendirme
Kongre sırasında dört panel gerçekleştirilmiştir. Bu
panellere başkanlar dışında 17 konuşmacı katılmıştır. Panel konuları: Örgün
Öğretimde Yabancı Dil Öğretimi; Yabancı Dil Öğretmen Eğitimi; Yabancı Dil
Öğretiminde Program ve Ders Kitapları ve Yaygın Öğretimde Yabancı Dil Öğretimi
ve Yabancılara Türkçe Öğretimidir.
Birinci panelde örgün eğitimde başka ülkelere kıyasla
öğretim sürecinde daha çok zaman harcamamıza rağmen başarıya ulaşamadığımız
konusunda fikir birliği olduğu görülmüştür. Bunun sebeplerine konuşmacılar
tarafından etraflıca değinildi. Bunlar arasında öğretim stratejileri, öğrenme
ortamı, öğretmenlerin yeterliliği ve profesyonel gelişimleri gibi hususlar
öncelikli olarak ifade edildi.
İkinci panelde öğretmen eğitimi açısından yabancı dil
değerlendirmeleri yapıldı. Öğretmen eğitimi programlarının hazırlanmasındaki
problemler, öğretmenlerin sınıf içi ve okullarda yaptıkları uygulama
çalışmalarındaki yetersizlikler, öğretmen adaylarının materyal geliştirme
konusundaki tecrübelerinin oluşturduğu sorunlar gibi hususlar ön plana
çıkarıldı.
Üçüncü panelde yabacı dil öğretiminde kitaplar ve
diğer materyaller ve yayıncıların konu hakkındaki düşünceleri sunuldu. Bu
oturumda kitap ve materyallerin eskiye kıyasla kalitesinin arttığı, öğretim
programındaki değişiklikler ve dil öğrenmeni artık ilkokul ikinci sınıftan
başlaması, yayımcıların maliyetler konusunda çok sıkıntılar yaşadıkları gibi
hususlar vurgulandı.
Son panel de ise yaygın eğitim ve yabancılara Türkçe
öğretimi konusu panelistlerce işlendi. Bu oturumda örgün eğitim dışındaki
yabancı dil öğretiminin sorunları bir boyutta tartışılırken Türkçe’nin
yabancılara “yabancı dil” olarak öğretilmesi konusunda önemli noktalara vurgu
yapıldı. Ülke olarak dilimizi yabancılara öğretmede yetersizlikler yaşadığımız
ve TÖMER’in yeterince çözüm olmadığı konusu da gündeme geldi.
Bu dört panelden sonra aşağıda detayları ayrıntılı bir
şekilde sunulan paralel oturumlara geçildi. Burada dört panelde konuşmacılar
tarafından ön plana çıkarılan bazı öneriler öncelikle verilecek sonra da
paralel oturumlar ve bu oturumlarda ön plana çıkan konu ve önerilere raporun
kalan kısmında yer verilecektir.
3.
Genel Öneriler
·
Devletin yabancı dil öğretimi ile ilgili bir felsefesi
ve buna bağlı olarak planı olmalıdır. Bu yolla dil öğretimine okul programları
içerisinde harcadığımız zamanı daha verimli kullanmak ve gerçek anlamda ihtiyaç
olan kadar dil öğrenmeyi garanti altına almak mümkün olabilecektir.
·
Ülkemizin dil öğrenme alanındaki politikalarının
sürekliliği olan bir politika haline gelmesi için mevcut kurumsal yapı gözden
geçirilmeli; gerekliyse bir Bakanlık bünyesinde (Milli Eğitim Bakanlığı
olabilir) “Yabancı Dil Öğretim Politikaları Birimi” kurulmalıdır.
·
Yabancı dil öğretiminde yardımcı ders araçları serbest
bırakılmalıdır. Bu serbestlik diğer dersler için de sağlanmalıdır. Ayrıca, ders
kitaplarının ve materyallerin seçiminde öğretmenlere esneklik
tanınmalıdır.
·
Türkçe’nin uluslararası bir dil kimliğine gerçek
anlamda kavuşması için gerekli çalışmalar ve uluslararası kurumlara üyelikler
için çalışmalar başlatılmalıdır.
·
Hayatında öğretmenlik yapmamış akademisyenlerin
öğretmen adaylarını yetiştirmeleri öğretmenlerin yetersiz deneyimlerle
yetişmelerine neden olmaktadır. Bu nedenle dil eğitimi alanındaki master ve
doktora programlarına 3-4 yıl öğretmenlik tecrübesi olmayanlar alınmamalıdır.
·
Öğretmen yetiştirmede ikinci öğretim, formasyon, ve
uzaktan eğitim gibi programların tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Yabancı dil öğretmen açığının hemen hemen ortadan kalkmış olmasını da dikkate
alarak daha az ama daha nitelikli öğretmen yetiştirme hedeflenmelidir.
·
Yeni öğretmen adayları 4+4+4 yeni eğitim sistemine
göre yetiştirilmeli. Bu açıdan lisans öğrenimlerinin son iki yılında öğretmen
adaylarına ilk, orta ve lise yabancı dil öğretmenliği için farklı içerikte yeni
seçmeli dersler programlara yerleştirilmelidir.
·
Öğretmenlik bütün mesleklerde olduğu gibi uygulamalara
aktif katılımla öğrenilir. Bu açıdan öğretmen adaylarının okullarda yapacakları
uygulamalar artırılmalıdır. Bu süre en az 2 tam yarıyıl olmalı ve öğretmen
adaylarına farklı okul türlerinde uygulama yapma fırsatları sunulmalıdır.
·
Tüm Paydaşların görüşlerinin çalıştaylar yoluyla
alındığı ve taslağın şekillendirildiği Öğretmen Yetiştirme Stratejisi, Milli
Eğitim Bakanlığınca gerekli yasal düzenlemeler yapılarak biran önce uygulamaya
konulmalıdır.
·
Genelde öğretmen yetiştirmede, özel olarak Yabancı Dil
Öğretmeni Yetiştirmede Akreditasyon ve Kalite Güvencesi çalışmalarının öğretmen
yetiştiren kurumlarda başlatılması ve sürdürülebilir bir yasal düzenleme ile
desteklenmesi sağlanmalıdır.
·
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geliştirilmiş olan
öğretmen yeterliklerinin uygulamaya geçirilmesi için eğitim fakülteleri ile
işbirliği yapılmalıdır.
·
Dil öğretimin yeni düzenlemeye göre ilkokul ikinci
sınıftan başlatılmasını da dikkate alarak dil öğretmeni yetiştirmede ilkokul-ortaokul
ve liseler için ayrı öğretmen yetiştirme programları hazırlanmalıdır. Birçok
branşta yapılan bu ayrımın dil alanı için de pedagojik açıdan gerekli olduğu
unutulmamalıdır.
·
Dil öğrenmede önemli konulardan biri de
materyallerdir. Bu anlamda, yayıncıların sıkıntılarının yetkililerce dinlenmesi
ve çözüme kavuşturulması onların daha kaliteli materyaller ve ders kitapları
hazırlatmasına önemli katkı sağlayacaktır.
KOMİSYON ÇALIŞMA
RAPORLARI
Komisyon 1: Örgün
Eğitim Komisyonu
Oturum Başkanı: Doç.
Dr. Yasemin KIRKGÖZ (Çukurova Üniversitesi)
Komisyon 2: Yaygın
Eğitim ve Yabancılara Türkçe Öğretimi Komisyonu
Oturum Başkanı: Yrd.
Doç. Dr. Servet ÇELİK (Karadeniz Teknik Üniversitesi)
Komisyon 3: Yayımcılar
Komisyonu
Oturum Başkanı: Yrd.
Doç. Dr. Hüseyin ÖZ (Hacettepe Üniversitesi)
Komisyon 4: Öğretmen
Eğitimi Komisyonu
Oturum Başkanı: Yrd.
Doç. Dr. Perihan SAVAŞ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi)
Komisyon
1: Örgün Eğitim Komisyonu
Oturum Başkanı: Doç.
Dr. Yasemin KIRKGÖZ (Çukurova Üniversitesi)
Komisyonda hem devlet okullarında hem de özel
okullarda görev yapmakta olan yabancı dil öğretmenlerinin ders verme ve
değerlendirme sürecinde yaşadıkları problemler ve çözüm önerileri
görüşülmüştür. Komisyon üyelerimizin hemfikir olduğu bazı tespitlerde
bulunulmuştur.
Öğrenci motivasyonunun yetersiz olması, derse ayrılan
zamanın ve sınıf mevcudunun da etkisiyle her bir öğrenciye ulaşmanın zor olması
sınıf yönetimini olumsuz etkilemektedir. Yabancı dil laboratuvarlarında ve
video benzeri materyallerle desteklenmiş sınıf içi etkinliklere rağmen sınıfın
önemli bir kısmı İngilizce derslerine kayıtsız kalabilmektedir. Bu anlamda,
öğrencilere yabancı dilin önemini daha erken yaşlarda kavratmanın bu noktada
etkili olabileceği düşünülmektedir.
Her ne kadar müfredat ortak olsa da aynı okul içinde
ders vermekte olan İngilizce öğretmenleri arasında yöntem olarak farklılıklar
olabilmektedir. Öğretmenlerin bir kısmı belirli yöntemlere bağlı kalırken diğer
bir kısmı farklı ve gelişen yöntemlere başvurmakta, bu farklılık değerlendirme
sürecine de aynı şekilde yansımaktadır. Okul bazında ortak yapılan İngilizce
sınavları müfredatla uyum içerisinde olmayı zorunlu kılmakta bu da beraberinde
öğretmenlerin müfredat konusunda daha disiplinli olmalarını gerektirmektedir.
İngilizce dersleri ile ilgili olarak, ölçme ve
değerlendirme sisteminde değişiklik önerildi. Buna bağlı olarak, yazılı
sınavların yerine sene sonunda yapılacak olan düzey belirleme sınavıyla
öğrencilerin kur atlamasının (A1-A2 gibi) daha uygun olacağı belirtildi.
İngilizce
derslerinde karşılaşılan sorunlara ilişkin önerileri aşağıdaki şekilde
özetleyebiliriz:
·
Ölçme ve değerlendirme sistemden tamamen çıkarılamaz,
öğrenme çıktılarının değerlendirilmesi gereklidir,
·
Yazılı sınav soru türü olarak çoktan seçmeli soruların
yanında diğer soru türlerine de yer verilmelidir,
·
İngilizce dersi ulusal sınavlarda (YDS, SBS)
değerlendirilmelidir,
·
4 becerinin ölçüldüğü Cambridge ESOL sınavlarından
yararlanılabilir,
·
Müfredatı uygulamanın yanında, öğretmenler, öğrencilerin
günlük yaşamda baş etmesi gereken konuşmaları yapabilme becerilerini
geliştirmelerine de yardımcı olmalıdır. Ayrıca, müfredatın da yeniden
düzenlenerek öğrencilerin günlük konuşmaları yapabilme becerilerini
geliştirmelerine yardım edecek yapıya kavuşturulmalıdır.
·
3-5 kişiden oluşan komisyonlarca, Türk
toplumuna özgü kültür dokusuna uygun ve öğrencinin günlük yaşamda kullanacağı
İngilizceyi kapsayan, “can do statement” ları içeren kitaplar
hazırlanmalıdır,
·
Öğrencilerin, ürettikleri şiir, hikâye, gibi ürünleri
saklayabilecekleri ve daha sonra kendilerinin gelişimlerini
inceleyebilecekleri, velileriyle de paylaşabilecekleri performans değerlendirme
aracı olan portfolyodan yararlanılmalıdır,
·
Öğretmenlerin takım halinde çalışma ruhunun
geliştirilmesi gerekmektedir.
Plan ve programa ek olarak öğretmenlerin bireysel
çabaları ve motivasyonları da kritik önem arzetmektedir. Bunların dışında,
yabancı dil derslerinin, dilin kültür ve yaşam tarzı boyutlarını da dikkate
alacak şekilde planlanması ve uygulanması yararlı olacaktır.
Gündeme alınan diğer bir konu da, yabancı dil
ağırlıklı liselerde yabancı dil derslerinin saatlerinin azaltılmasının
öğrencilerin motivasyonunu, dil becerilerinin gelişimini ve başarısını
etkilemesidir. Orta eğitimi takiben lisede de yabancı dil eğitiminin aynı
ağırlıkta devam etmesi bu sürecin diğer bir boyutunu oluşturmaktadır. Ayrıca,
müfredatta karşılaşılan sık değişiklikler yalnızca öğrencilerin derse olan
tutumlarını değil öğretmenlerin de uyum süreçlerini ve motivasyonlarını da etkilemektedir.
Belirtilen sorunlara rağmen, ülkemizde dil öğretiminde
son 20 yıl içerisinde önemli gelişim sağlandığını gözardı etmemek gerekir,
mevcut sistemde eksiklerin bazı noktaları öğretmen ve yönetcilerin işbirlikçi
yaklaşımı ve takım çalışması ile telafi edilebilir.
Yukarıda belirtilen önerilere ilave olarak görüşülen
aşağıdaki maddeleri ekleyebiliriz:
·
Sorunun psikolojik boyutunu da dikkate almak
gerekmektedir, yabancı dil öğretimi konusunda başlangıçtaki olumlu motivasyon
zaman içerisinde değişmektedir,
·
Dil öğretiminde gramerin doğru kullanımının
öğrencilere öğretilmesi önemlidir fakat dikkat edilmesi gereken nokta gramerin
bağlam içerisinde sunulmasıdır,
·
Müfredat eleştirilerin tek hedefi ve cevabı olarak
görülmemeli, İngilizce öğretiminde öğretmenlerin rolünün etkisi ve önemi
küçümsenmemelidir. Öğretmenler kendi kendilerini denetleme sorumluluğunu
üstlenmelidirler.
·
Bilginin etkili sunulmasında ve materyal gelişiminde
öğretmenin yaratıcı ve becerikli olmasının önemi dikkate alınmalıdır,
·
Ayrıca İngilizce öğretmenleri matematik, tarih gibi
diğer branş öğretmenleri ile işbirliği halinde olmalı ve bu derslerde neler
öğrenildiği tartışılıp İngilizce derslerinde de mümkün konularla bağlantı
kurulmalıdır,
·
Öğretmen eğitimi ile ilgili olarak, kendisini sürekli
yenileyen bir sistem oluşturulmalıdır. Bu sistem içerisinde yine
zümre başkanları liderliğinde sağlanacak olan koordinasyonla İngilizce
öğretmenlerinin, ders gözlemleri ve hizmet içi eğitimi gibi kendi gelişimlerine
olanak sağlayan faaliyetlerden yararlanmaları sağlanmalıdır.
Özel okulların İngilizce öğretiminde en başat
hedeflerinin öğrencileri yabancı dil konusunda PET gibi uluslararası sınavlara
hazırlamak olduğunu söyleyebiliriz. Devlet okullarıyla kıyaslandığında
veli-öğretmen beklentisinin özel okullarda daha yüksek olduğuna işaret
edilmektedir. Bu da özel okullarda çalışan öğretmenlerin motivasyonlarını ve
kendi mesleki gelişimlerine karşı tutumlarını da etkilemektedir. Bu anlamda
özel okullarda ve devlet okullarında çalışan öğretmenlerin işbirliği içerisinde
olması ve deneyimlerini paylaşmaları başarılarını ve mesleki motivasyonlarını
artıracaktır. Devlet okullarıyla özel okullar arasındaki işbirliğin eğitim ve
öğretim sürecine olumlu yansıyacağı düşünülmektedir.
Devlet okullarında görev yapacak olan öğretmenleri
seçmede uygulanan öğretmenlik sınavlarının kaliteli öğretmeni tespit etmede
yetersiz olduğu, öğretmenlikte gerekli olan motivasyon ve mesleki gelişime açık
olma gibi özellikleri ölçemediği, ve bu konuda sınav engeline takılan yetenekli
öğretmen adaylarına şans verilmesinin gerekli olduğu
ortadadır. Devlet kurumlarında çalışmakta olan öğretmenlerin yarı
zamanlı olarak özel kurumlarda da görev alabilmelerine ilişkin yasal engellerin
kaldırılması gerekmektedir.
Almanca öğretimiyle ilgili olarak aciliyet arzeden iki
önemli nokta öğrencilere materyal sağlanamaması ve müfredat programının
olmamasıdır.
Son olarak önemli diğer bir sorun da derslerin
sınavlara göre işlenmesidir. Bu durumda İngilizce dersleri boş geçen okulları
hesaba katarsak SBS sınavlarına çocukların eşit şartlarda hazırlanamadıklarını
söyleyebiliriz. Bakanlığın, SBS sınavının 6 ve 7. sınıflarda da uygulanacak
olmasına ilişkin kararının tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Komisyon
2: Yaygın
Eğitim ve Yabancılara Türkçe Öğretimi Komisyonu
Oturum
Başkanı: Yrd. Doç. Dr. Servet ÇELİK (Karadeniz Teknik Üniversitesi)
İlgili
oturumda akademisyenlerden öğretmenlere; eğitim kurumları, dernek ve dershane
mensuplarından yöneticilerine kadar farklı grupları temsil eden yaklaşık 25
kişi hazır bulundu. Katılımcılar bu konunun ele alındığı panelde yapılan
konuşmalarda altı çizilen konular üzerinde fikir alış verişi yaptılar. Burada
öncelikle Yaygın Eğitim ve Yabancılara Türkçe Öğretimi konulu
panelde ve ilgili komisyon oturumunda ele alınan noktaların bir özeti
sunulacak, ve ardından katılımcıların dile getirdiği öneriler paylaşılacaktır.
Formal olmayan/Yaygın
ortamda yabancı dil öğrenimi
Formal olmayan/Yaygın
dil eğitimin genellikle resmi eğitim ortamlarının dışında gerçekleşen her türlü
dil öğrenimini ifade ettiği belirtilmiştir. Bunların başında dil okulları (örn:
Türkiye’de TÖMER dil okulları); okul sonrası eğitim programları, meslek
okulları; mesleki eğitim seminer programları; evlete bağlı resmi eğitim
kurumları (örn, MEB destekli Halk Eğitim Merkezleri), toplumun tamamına yönelik
öğretim programları (örn., yaşam boyu eğitim programları, kütüphane destekli
öğretim programları, vb.); tesadüfî dil edinimi ve evde eğitim gelmektedir.
Yaygın eğitim, kurumsallaşmış öğrenme ortamları
dışında meydana gelen ve belirli bir amaca hizmet eden her türlü öğretim
faaliyetlerinin tamamı olarak tanımlanırken (örn., Dil okulları), formal
olmayan eğitim amaçlı öğrenmeden ziyade tecrübe ve çevreyle olan etkileşimle
kazanılan bilgi ve yeteneklerin birikimi olarak tanımlanmaktadırlar.
Geleneksel olarak, örgün eğitim ortamı dışında
gerçekleşen dil eğitiminin, eğitimciler ve akademisyenler tarafından
azımsandığı ya da en iyi ihtimalle örgün eğitim ortamında alınan eğitimle edinilen
yetilere ancak takviye niteliğinde bir ekstra çalışma programı olarak kabul
edildiği görülmektedir. Fakat, özellikle son yıllarda formal olmayan dil
eğitiminin yararlarını kabul etmeye yönelik giderek artan bir eğilim vardır. Bu
durum, dil öğrenimini hayat boyu devam eden bir süreç olarak vurgulayan ve
formal, yaygın ve formal olmayan şekilde öğrenme ve dil becerileri edinme de
dahil olmak üzere her tip öğrenme yöntemini destekleyen Avrupa Dilleri Öğretimi
Ortak Çerçeve Programı (CEFR) içinde de kendisini göstermiştir. CEFR programı
hayat boyu öğrenmeyi vurgulayarak, dil öğrenimini kurumsallaşmış öğrenim
ortamlarının sınırlarının dışında da devam eden bir öğrenme faaliyeti olarak
kabul ettiğini ifade etmektedir.
·
CEFR programı çeşitli beceri alanlarında
-dinleme-okuma-sözlü iletişim ve yazma- dil kullanıcısının yeterliklerine
ilişkin bir dizi beceri seviyeleri (A-C) belirlemiştir. Bu yeterlikler, dil
kullanıcısının bu yeterlikleri nasıl ve nereden edindiğinden ziyade ne bildiği
ve neyi yapabildiği üzerinden ölçülmektedir; yani, bu çerçeve programı dil
öğrencisinin kullanabileceği becerileri edindiren her tür dil öğrenme biçimini
desteklemektedir.
·
Öğrencilerin kendi gelişimlerini takip edebilmeleri ve
hayat boyu dil öğrencisi olabilme bağlamında özerkliklerini kazanabilmeleri
konusunda öğrencilere yardımcı olması için CEFR doğrultusunda, Avrupa Dil
Portfolyo’su (European Language Portfolio – ELP) ve bu portfolyonun
uyarlamaları şeklinde öğrenme ve ölçme-değerlendirme araçları geliştirilmiştir.
·
Avrupa Dil Portfolyosu ve benzeri ölçme araçları,
kurumsallaşmış ve sınıflandırılmış öğrenme ortamlarının dışında kazanılan
becerileri ve yeterlikleri tespit etme imkanı sunar. Öğrenciler için güdüleyici
bir araç olmasının yanı sıra, Avrupa Dil Portfolyosu’nun kayıtları artık iş ve
istihdam alanlarında giderek artan bir şekilde dikkate alınmaktadır.
Hayat boyu dil
öğrenmeyi desteklemeye ve bu anlamda öğrenme fırsatları sağlamaya ilişkin
dikkate alınması gereken en önemli nokta, kişiyi akademik bir zorunluluk
olmaksızın, gönüllü olarak, yabancı bir dil öğrenmeye güdüleyen
faktörleri ortaya koymaktır. Bunların en önemlilerinin ekonomik etkenler ve
kariyer gelişimi ile ilgili hedefler; diğerlerinin ise yurtdışında okumaya veya
çalışmaya yönelik hazırlık, turistik amaçlı yurtdışına seyahat etme isteği,
arkadaşlık/ilişki/sosyal bağlar kurma, ve yabancı bir dil konuşuyor olmanın
kazandırdığı saygınlık oldugu görülmektedir.
Türkiye bağlamında
non-formel eğitimin düzenlenmesi ve planlanması amacıyla Türk Milli Eğitim
Bakanlığı, Türk insanının ekonomik özerkliğe sahip olabilmesi, sosyal gelişimi
ve küreselleşme sürecine katılımı için hayat boyu eğitimin önemli olduğunu
kabul etmiştir. Yaygın ve formal olmayan öğrenmenin dağınık doğası, aynı
zamanda da kullanılan farklı öğrenme şekilleri, bu alanda net bir istatistiki
sonuca ulaşmada ciddi bir sorun teşkil etmektedir, fakat aynı şekilde kimin ne
kadar bu sürece dahil olduğunun tespiti de bir o kadar önemlidir.
Milli Eğitim
Bakanlığı bu anlamdaki ihtiyaca cevap vermek amacıyla yaygın ve formal olmayan
öğrenmeye katılımla ilgili geniş çapta bilgi toplamıştır. Bu kayıtlarda,
sürekli eğitimin olduğu çeşitli ortamlar ve örgün eğitim dışında öğrenci ya da
öğretmen olarak öğrenme faaliyetlerine katılan yetişkin ve çocuklara ilişkin
bilgiler yer almaktadır.
Merkezi yönetimlerin
yaygın eğitimde şeffaflık sağlayacak politikalar geliştirmek, kalitede minimum
standartları belirlemek, milli kaynakların etkin kullanımını sağlamak ve
ihtiyaçlara cevap vermek ile yükümlü oldukları bilinmelidir (MEB’e bağlı halk
eğitim merkezlerinde olduğu gibi).
Türkiye’de yaygın dil
eğitimi imkânlarının çok çeşitli olduğu söylenebilir.Öncelikle, MEB halk bünyesinde sürekli eğitimi
sağlamak amacıyla halk eğitim merkezlerini kurmuştur. Halk eğitim merkezlerinde
el sanatları ve ev ekonomisinden okuryazarlık eğitimine, bilgisayar
teknolojisine ve özellikle yabancı dil eğitimine kadar pek çok alanda kurs
verilmektedir.
Yabancı dil açısından
diğer yaygın öğrenim faaliyetleri özellikle Ankara Üniversitesi Türkçe ve
Yabancı Dil Araştırma ve Uygulama Merkezi (TÖMER) gibi kuruluşlar aracılığıyla
sağlanmaktadır. Ankara Üniversitesi tarafından finanse edilen TÖMER dil
okulları, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde hizmet vermektedir ve bu alanda
kalite açısından saygın bir yere sahiptir. Bu ve benzeri kuruluşlar hafta içi
ve hafta sonu olmak üzere İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca gibi
dillerde yabancı dil eğitimi ve aynı zamanda Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenmek isteyenler için Türkçe eğitimi dersleri sunmaktadır. TÖMER gibi yabancı dil merkezlerinde ve okullarında
TOEFL (pek çok üniversiteye kabul şartı olarak aranan dünya çapında geçerliği
olan bir sınav) tarzında sınavlara hazırlık niteliğinde dersler de yer
almaktadır. Ayrıca, TÖMER ve benzeri dil okullarında Türk dili veya yabancı dil
öğretmeni olarak çalışmak isteyen kişiler için bu dil okullarında öğretmen
eğitimi ve sertifikasyon programları bulunmaktadır.
Yaygın ve formal
olmayan dil öğrenme ortamlarının çeşitliğini göz önüne aldığımızda, dil
öğretmenlerinin oyun arkadaşları ya da ebeveynlerden eğitimli ya da eğitimsiz
gönüllülere ve diplomalı dil öğretmenlerine uzanan bir yelpazeye yayıldığını
söyleyebiliriz. Dil öğrenme tecrübesinin kalitesi açısından bakıldığında bu
nokta oldukça önemlidir. Arkadaşlarla, aile bireyleriyle; öğrenilen yabancı
dili, anadili olarak konuşanlarla iletişim kurmak öğrencilere dili doğal
iletişim ortamında tecrübe etme açısından verimli bir imkân sağlayabilir. CEFR
programında belirtilen beceri alanları dikkate alındığında bu tarz bir öğrenme
şekli öğrencinin dinleme ve konuşma alanlarındaki yeterliğini
artırabilir. Öte yandan, formal olmayan bir ortamda gelişen bu
beceriler özel ve kalıplaşmış dil bilgisi ve becerilerinin gerekli olduğu
önemli sınavlarda ya da kariyer gelişiminde işe yaramayabilir.
· TÖMER okullarındaki öğretmenler çoğunlukla üniversite
diplomalı ve bu öğretmenler genellikle de öğrettikleri dille ilgili alanlarda
yüksek lisans veya doktora dereceleri olan kişilerden oluşmaktadır. Adaylar bu
okullarda öğretmen olarak görev almadan önce yeterlik sınavından
geçmektedirler, TÖMER bu anlamda adaylara öğretmenlik sertifika programı imkânı
da sunmaktadır.
·
Türkiye’deki halk eğitim merkezlerinde olduğu gibi,
yabancı dil öğretimini üstlenecek olan kişiler eğitimli ve diplomalı yabancı
dil öğretmenleri olmak durumundadır; Bu kişiler devlet okullarındaki yabancı
dil öğretmenleriyle aynı kriterlere tabi tutulmaktadır.
·
Öte yandan, bu öğretmenlerin devlet tarafından
görevlerine atanan kişiler olmaları sebebiyle motivasyon seviyeleri ve özel
öğrencilerle çalışma becerileri bazı durumlarda sorun teşkil edebilmektedir.
Türkçenin yabancı dil
olarak öğretilmesine ilişkin sorunlar
Türkçenin yabancı dil
olarak öğretilmesine ilişkin pek çok sorun genel olarak yaygın dil eğitiminde
bahsedilen problemlerle benzerlik göstermektedir. Yine de, bunlara ek olarak
Türkçeyi yabancı dil olarak öğreten öğretmenlerle, Türk dilinin yapısıyla
ilgili öğrencilerin karşılaştıkları zorluklarla ve etkili öğretim
materyallerine duyulan ihtiyaca ilişkin aşağıdaki konulara da değinmek gerekir.
·
Türk dili öğretmenlerinin Türkçeyi yabancı dil olarak
öğretme konusunda pedagojik anlamda ve ders içeriği anlamında eksikleri olduğu
önemli bir sorun olarak vurgulanmaktadır. Örneğin, Türkçeyi yabancı dil olarak
öğreten pek çok öğretmen Türkçe öğretimine ilişkin herhangi bir özel eğitim
almamıştır; bu öğretmenler kendi isteklerinden ziyade atamayla
görevlendirilmişlerdir ve çoğu zaman Türkçeyi yabancı dil olarak öğretmeyi
gelecek vadeden bir kariyer fırsatı olarak görmemektedirler. Buna ek olarak, bu
öğretmenler modern öğretim yaklaşımlarını benimsemekten ziyade genellikle
geleneksel yöntemlerle dil öğretimi yapmaktadırlar.
·
İngilizceyi anadili olarak kullanan ve yabancı dil
olarak öğretenlerde olduğu gibi, Türkçeyi yabancı dil olarak öğreten
öğretmenler de çoğu zaman hedef dili öğrenmekte olan öğrencilerin bu süreçte
karşılaşabilecekleri problemlerle ilgili tatminkar açıklamalar yapabilme ya da
bu problemleri önceden tahmin edebilme noktasında yeterli Türkçe bilgisinden
yoksundurlar.
·
Türk dilinin telaffuz, kelime bilgisi, ünlü uyumu,
cümle yapısı, ekleme ve fiil çekimi gibi açılardan Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenenler için bazı zorluklara sebep olabilmektedir.
·
Yabancı dil eğitimi alanında Türkiye’de mevcut olan
öğretim materyallerinin kalitesi ciddi anlamda bir eleştiri konusudur ve aynı
zamanda Türkçenin yabancı dil olarak öğretimiyle ilgili yazılan kitaplar da bu
eleştiriden payını almaktadır.
Tartışmalar
Neticesinde Ortaya Çıkan Öneriler
¨ Yaygın eğitimin MEB
tanımında “örgün eğitime hiç girmemiş veya ayrılmış bireyleri” içerdiği ifadesi
kullanılmaktadır. Oysaki örgün eğitim ile yaygın eğitim ayrı düşünülmemeli ve
paralel olarak yürütülebilecekleri bilinmelidir.
¨ Avrupa Dilleri
Öğretimi Ortak Çerçeve Programı ve Avrupa Dil Portfolyosunun kullanımının
yabancı dil kurslarımızda yaygınlaştırılması ve akreditasyonunun sağlanması
gerekmektedir.
¨ Ülkemizde sertifika
konusunda bir denetimsizlik mevcuttur. MEB’in onay vermediği pek çok sertifika
bulunmaktadır. Belli standartlara bağlı kalmadan verilen bu belgelerin
kontrolünü sağlama adına kaldırılmış olan TCK 263. maddesinin yeniden
getirilmesi düşünülmelidir.
¨ 5580 Sayılı Yasaya
tabi kurumların KOSGEB Teşviklerinden yararlandırılması sağlanmalıdır.
¨ Yabancı Dil eğitimini
geliştirmek için KDV İndirimi vb. teşvikler sağlanmalıdır.
¨ Çalıştayımıza katılan ÖZ-KUR-DER yöneticileri, itirazlarına rağmen 5580
Sayılı Yasada Hizmet içi Eğitim Merkezlerinin, ayrı bir yer tutup
farklı personel görevlendirmeleri gerektiği düşünüldüğünden, kurslardan ayrı
bir tanım olarak yer aldığını belirtmişlerdir. KOSGEB, İŞKUR, belediyeler,
üniversitelerin kontrolsüz ve denetimsiz olarak kurumlardan haksız rekabetle
öğrenci çekmesi sonucunda bazı kurumların ekonomik sıkıntıya düştüğünden bu
açığı kapatmak için hizmet içi eğitim merkezi açmak yerine kayıt dışı olarak
şirketlere, fabrikalara ve diğer kurum ve kuruluşlara hizmet içi
eğitim faaliyetlerini mevcut kurslarından sürdürdüklerini açıklamışlardır.
Ancak bu kayıt dışılığı tespit etmenin mümkün
olmadığını da eklemişlerdir. İlgililer, zaten hizmet içi eğitim
merkezlerinden aranan şartların muhtelif kurslarda
mevcut olduğunu belirtmişler ve mali açıdan, SGK ve diğer
yönlerden kurumları kayıt altına almanın tek çözüm yolunun 5580
Sayılı Yasada yeniden düzenleme yaparak kurslar ve hizmet içi
eğitim merkezlerinin birleştirilmesinin olduğu kanaatlerini
paylaşmışlardır.
¨ Yabancı uyruklu
kişilere Türkçe öğretiminde 5580 sayılı yasaya tabi kurumların verdiği MEB onaylı
belgelerin çeşitli kurum ve kuruluşlarla birlikte YÖK’de de geçerli olması
sağlanmalıdır.
¨ Yabancı Dil kursları
veren özel kurumların desteklenmesi sağlanmalı; bu amaçla özel kurumlardan
belge alan kursiyerlerden (MEB yabancı dil sınavlarının ulusal çerçevede
merkezi sistem ağının geliştirilerek ve ciddi yapılarak) Yüksek Öğrenimde
eğitim görenlerinin yabancı dil dersinden muaf olmaları sağlanmalıdır (Sınav
geçme notu yönünden ve/veya hazırlık atlama yönünden).
¨ MEB bünyesinde resmi
okullarda çalışan lisans mezunu yabancı dil öğretmenlerinin 1.,2., ve 3.
derecede kalkınmada öncelikli bölgelerdeki kurslarda mesai saatleri dışında
çalışmalarına izin verilmelidir.
¨ Türkçe öğretimi
sınırlı sayıdaki TÖMER ve Yunus Emre Enstitüsü merkezleri ile yaygınlaştırılamaz.
Türkçenin yabancı dil olarak öğretimine yönelik lisans programları açılmalı; bu
alanda açılmakta olan yüksek lisans ve doktora programlarının sayısı
artırılmalıdır. Böylelikle, nitelikli yabancı dil olarak Türkçe öğretmenleri
yetişecektir. Bu nitelikli insan gücü ile bu alandaki diğer problemlere de
(ihtiyaca yönelik materyal hazırlanması, öğretim yöntem ve tekniklerinin
iyileştirilmesi, öğretme ortamının ve öğrenci motivasyonunun organizasyonu)
çözümler üretilebilecektir.
¨ Yabancı dil olarak
Türkçe bilgisine yönelik uluslararası kabul görürlüğe sahip bir sınav
geliştirilmelidir.
¨ İsteyen yabancı dil kurslarımız
kursiyerlerden ücret alarak eğitim öğretim yapma sistemi yerine, Almanya gibi
Halk Eğitim Merkezi olarak, ya da özel okulların devreye girmesiyle
devletimizden hizmet satın alınması yöntemini taahhütname vererek seçebilirler.
¨ MEB bünyesinde resmi okullarda
çalışan lisans mezunu yabancı dil öğretmenlerine 1, 2, 3 dereceli kalkınmada
öncelikli bölgelerdeki kurslarda mesai saatleri dışında çalışma izni
verilmelidir.
Komisyon
3: Yayımcılar
Komisyonu
Oturum
Başkanı: Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ÖZ (Hacettepe Üniversitesi)
2000’li yılların başından beri birçok ülke, erken
yaştaki öğrencilere yönelik yabancı dil öğretim programı (müfredat)
hazırlayarak yabancı dil eğitim sistemlerini yeniden yapılandırmış ve yeni
eğitim reformlarını hayata geçirmişlerdir. Örneğin, Lüksemburg,
Malta, İspanya’da 3. yaşta, Belçika, Yunanistan, İtalya ve Portekiz’de 6.
yaşta, Fransa ve Polonya’da 7. yaştan itibaren İngilizce yabancı dil olarak
okutulmaktadır. Uluslararası bilimsel literatür bulguları ve özellikle Avrupa
ülkelerinde meydana gelen gelişmeler göz önüne alınarak ülkemizde de yabancı
dil olarak İngilizce öğretim programında köklü değişiklikler yapılması çok
olumlu bir gelişmedir. Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığı tarafından hazırlattırılan İlköğretim Kurumları İngilizce Dersi
Öğretim Programı, 2013-2014 Öğretim Yılından itibaren 2 ve 5. sınıflarda uygulanmaya
başlanmıştır. 2014-2015 Öğretim Yılından itibaren 3, 4, 6 ve 7. sınıflarda;
2015-2016 Öğretim Yılından itibaren 8. sınıflarda uygulanacaktır. Dolayısıyla,
pek çok Avrupa Birliği ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de yabancı dil
eğitiminin erken yaşlarda (6-6.5 yaş) başladığı bir döneme girilmiştir.
Yabancı dil eğitimine erken yaşta başlanılması çok
dikkatle ele alınması gereken bir konudur. Öğrencilerin erken yaşta yabancı dil
öğrenmeye başlamaları yeterli olmadığı gibi, yabancı dil öğreneceklerinin de
garantisi değildir. Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde pek çok alanda yol kat
eden ülkemizde,
·
Yabancı dili de temel bir ders olarak konumlandırmak,
·
Sınıf mevcutlarını azaltmak,
·
Müfredatta dil öğretimine fiilen daha fazla saat
ayırmak,
·
Uygulanan müfredatı periyodik olarak değerlendirerek
gerekli güncellemeleri yapmak,
·
Öğrencilerin ihtiyaçlarına yönelik ders malzemesi
üretmek, değerlendirmek ve alternatif ölçme-değerlendirme yöntemleri uygulamak,
·
Erken yaşta öğrencilere yabancı dil dersi verecek
formasyona sahip donanımlı yabancı dil öğretmenleri yetiştirmek,
·
Öğretmen atamalarında uluslararası yabancı dil
öğretmen yeterliklerini benimseyen ölçütler uygulamak,
·
Öğretmenleri geleneksel hizmet içi eğitim
etkinliklerinin dışında sürekli mesleki gelişim uygulamalarına dâhil etmek ve
·
Bütün bunları iyi öğretim, etkin öğrenme ortamı ve
öğrenimde süreklilik yoluyla desteklemek gerekmektedir.
Ülkemiz okullarında yabancı dil öğretiminde en önemli
sorunlardan birisi de, yabancı dil ders kitapları ve yardımcı ders kitaplarının
seçimidir. MEB Talim ve Terbiye Kurulu tarafından ders kitapları ve
materyallerinin değerlendirilmesinde geliştirilen yeni sistem ve buna bağlı
ölçütler öğretim programının hayata geçirilmesinde önemlidir.
Yabancı Dil Ders Kitapları ve Yardımcı Kaynaklar
Konusunda Öneriler
Kongreye katılan yayımcıların, yabancı dil ders
kitapları ve yardımcı kaynaklar konusunda karşılaştıkları sorunlar görüşüldü ve
çözüm önerileri sunuldu. Bu sektörde çalışan yayımcılar son on yılda %50
azalmış, bu nedenle sektör zor bir sürece girmiştir. Bütün kitaplar fikri
emekle meydana getirildiği için ders kitaplarının da telif haklarına dayanması
gerekmektedir. Ayrıca, ders kitaplarının ihalesinde MEB Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığı mevcut kamu ihale kanununun dışına çıkmalıdır. Bu bağlamda,
uluslararası pazarlama imkânları da olmayan Türk yayımcılar, FATİH projesinin
gerçekleşebilmesi ve okullarda başarılı biçimde kullanılabilmesine yönelik
içerik hazırlayabileceklerini, proje kapsamında kullanılacak eğitsel içeriklerin
üretilebilmesi için ARGE-KOSGEB bağlamında kendilerine teşvik ve kaynak imkânı
verilebileceğini belirttiler.
Kongrede koşulları uygun olan okullarda İngilizce ders
saatinin 18’e kadar çıkartılabileceğini beyan eden MEB yetkililerinin
ifadelerine istinaden, yayımcılar söz konusu yoğun saat uygulamasını
gerçekleştirebilecek okullarda bakanlıkça verilen ders kitaplarının yeterli
olmayacağını, yardımcı ders kitapları kullanılması gerektiğini, bunun
öğrenciler açısından da anayasal bir hak olduğunu işaret etmektedirler.
MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nün 21 Ekim 2013
tarih ve 2994840 sayılı “Ders Kitabı Dışında Kullanılacak Yardımcı Eğitim
Araçları” konulu yazısı ile öğretmen ve öğrencilere dağıtımı yapılan ders
kitaplarının dışındaki diğer yardımcı ders araçlarının öğrencilere
aldırılmaması, kullanımı konusunda zorlayıcı tutum içerisinde bulunulmaması ve
velilere maddi sıkıntı yaratacak uygulamalardan kaçınılması istenmiştir. Bu
genelge yardımcı ders kitaplarının kullanımına bariyer oluşturulmuştur, bu süreçte
okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin yayıncılara karşı tutumlarının
değiştiğini söyleyebiliriz.
Yayıncıların sürekli mesleki gelişimlerinin bir
parçası olan okullarda kitap tanıtımı ve seminer gibi etkinliklere
katılamamaları yine bu sürecin yayıncılar için doğurduğu olumsuz sonuçlardan
biri olmuştur. Ayrıca özel okullarda ağırlıklı olarak uluslararası
yayınevlerince hazırlanan ders kitaplarının kullanılması öğretmenlere ve
yayıncılara bu yayınevleri tarafından sağlanan sürekli mesleki gelişim etkinliklerine
katılabilme imkânı sunmaktadır. Bu anlamda, Bakanlığın yabancı kitapların
önündeki yasal engeli kaldırmasının bu daire içerisinde faaliyet göstermekte
olan kişilerin mesleki gelişimleri için olumlu olacağı düşünülmektedir.
Konuyla
İlgili Diğer öneriler:
·
Yerel veya uluslararası yayıncıların kitapları
üretmeye başlamadan önce ciddi bir şekilde öğrenci merkezli ihtiyaç analizleri
yapmaları gerekmektedir. Bu ihtiyaç analizlerinden toplanan bilgiler İngilizce
öğretim prensipleri ile birleştirilerek yayınlar tasarlanmalıdır.
·
Eğer mümkünse tasarım aşamasında her ünite bir grup
öğrenciyle pilot bir çalışmada kullanılmalı ve amaçlanan öğretim hedeflerine
ulaşılıp ulaşılamadığı gözlenmelidir. Eğer bu mümkün olmazsa tasarlanan
kitapların en az birkaç ünitensi hedef öğrenicilere uygulanmalı beklenen sonucu
verip vermediği sınıf gözlem raporlarıyla tespit edilmelidir. Heriki süreçten
birinin uygulanması neticesinde tespit edilen eksiklikler yayınlar yeniden
geliştirme sürecine tabi tutularak giderilmelidir.
·
Kitapların ihtiyaçlara göre farklı şekillerde
tasarlanması gerekmektedir. Örneğin haftalık 6 saat İngilizce dersi olan bir
kurumla haftalık 10 saat İngilizce dersi olan kurumların müfredat hedefleri
aynı olmamalıdır. Bu durum beraberinde tüm Türkiye'de uygulanacak olan genel
seviye tespit sınavlarında da göz önünde bulundurulmalı. Okullar eğitimlerine
göre kategorilere ayrılmalı ve bu kategorilere uygun sorulara muhatap
olmalıdır.
·
Yerli veya yabancı kitaplarda temel prensip olarak
öğrencileri; öğrenmeye, düşünmeye ve dili kullanmaya yönlendirecek ilginç,
eğlenceli ve zengin içerikler tercih eilmelidir.
·
Yayımlarda yer alan etkinlikler ve alıştırmalar
öğrencileri düşünmeye, yorumlamaya, anlamaya ve üretmeye sevk edecek çalışma ve
görevlerden oluşmalı. Öğrencilerin kendi dünyaları ve sosyal çevreleri ile
görsel - işitsel -duygusal ilişkilendirmeler yapabilecekleri kapsamda
olmalıdır. Etkinlikler az zamanda çok öğretmeye çalışıp az öğrenilen tipte
değil yeteri kadar zaman ayrıldığında istenilen düzeyde öğrenmeyi sağlayıcı ve
pratikte kullanılabilir olmalıdır.
Komisyon
4: Öğretmen
Eğitimi Komisyonu
Oturum
Başkanı: Yrd. Doç. Dr. Perihan SAVAŞ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi)
Ülkemizde yabancı dil öğrenme başarısını arttırmak
adına TOBB 5. Eğitim Kongresinde çok fazla yinelenen bazı öneriler sunulmuştur.
Bu öneriler yabancı dil öğretmeni yetiştirmedeki izdüşümleri ile incelendiğinde
aşağıdaki önerilerde bulunabiliriz:
·
Öğrencilerimizin yabancı dili
kullanmaya “ihtiyaç” duymalarını sağlamak. Yabancı dili
öğrencilerimiz en fazla sınıfta duyma imkanına sahiptirler. Sınıf dışında ise
yabancı dile erişim sadece televizyon ve bilgisayar yolu ile olabilmektedir. Bu
erişim de tek yönlü olmakta ve yabancı dille iki yönlü iletişimi sağlamakta
yetersiz kalmaktadır. Bu yüzden hem sınıf içinde hem de sınıf dışında
öğrencilerimizin yabancı dili kullanmaları için olanaklar arttırılmalıdır.
Yabancı dilin gelişmesinde en önemli etken yeterli pratik yapmaktır. Bu da
ancak sınıf içinde sadece öğrenilen yabancı dilin öğretmen ve öğrenciler
tarafından kullanılabilmesi ile mümkündür. Bu yüzden yabancı dil sınıflarında
öğretmenlerin ve öğrencilerin yabancı dili kullanmaları sağlanmalı,
denetlenmeli ve teşvik edilmelidir.
·
Öğrencilerimizin yabancı dili
kullanmalarında hata yapmaktan çekinmemeleri. Yabancı dil
öğrenmede öğrencilerimizin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri de yabancı
dili kullanırken hata yapmaktan çekinmeleridir. Fakat yabancı dili daha çabuk
ve motiveli bir şekilde öğrenmek için öğrencilerin özellikle konuşmalarında
doğru dilbilgisi kullanmaktan çok iletişimlerinin ve iletişimlerinde verdikleri
mesajın anlamına ve kalitesine önem vermeleri gerekmektedir. Hata yapmaktan
çekinen öğrenciler yabancı dili kullanmak konusunda hata yapmaktan çekinmeyen
öğrencilere oranla daha geç ve zor öğrenmektedirler. Bu yüzden yabancı dil
öğretmenleri özellikle yabancı dilde konuşma aktivitelerinin sayısını arttırmalı
ve bu aktiviteler sırasında öğrencilerin hatalarını hoş görmeli. Öğrenciler
tarafından yapılan genel ortak hatalar öğretmen tarafından not alınmalı ve
bunlar öğrencilerin kimliklerine gönderme yapmadan ayrı bir derste işlenmeli ve
düzeltilmelidir. Ayrıca öğrencilerin arkadaşları tarafından yaptıkları hatalar
yüzünden eleştirilmeleri de yabancı dilde başlangıçta hata yapmanın doğal
olduğu belirtilerek önlenmeli ve yabancı dil sınıflarında yapılan hatalara
hoşgörü ortamında öğrenme sürecinin bir parçası olarak görülmesi sağlanmalı. Bu
anlayışın da gerek hizmet öncesi gerek hizmet içi öğretmen eğitimi
programlarında yabancı dil öğretmenlerine aşılanması gerekmektedir.
·
Dil sınıflarındaki öğrenci
sayısının azaltılması. Yabancı dil
öğrenmedeki başarı yabancı dil kullanımının fazlalığı ile doğru orantılıdır.
Öğrenciler öğretmenleri, sınıf arkadaşları ve yabancı dil öğrenme materyalleri
ile ne kadar çok yabancı dilde etkileşim içinde olurlarsa yabancı dil öğrenme o
kadar başarılı, çabuk ve sorunsuz olacaktır. Etkileşimin kalitesinin ve
miktarının artması ise büyük ölçüde yabancı dil sınıflarındaki öğrenci
sayısının makul bir sayı olmasına bağlıdır. Yabancı dil sınıflarındaki öğrenci
sayısı 20 öğrenciyi geçmemelidir. Buna bağlı olarak Eğitim Fakültelerindeki Yabancı
Dil Eğitimi bölümlerinde bulunan yabancı dil öğretmen adaylarının eğitim
gördüğü sınıflar da en fazla 20 kişilik olmalıdır. Böylece yabancı dil öğretmen
adayları hem daha fazla yabancı dil öğretmenliği uygulama pratiği
yapabileceklerdir hem de ileride kendi sınıflarında öğrencilerine
uygulayacakları eğitimi bu sayıya göre modelleyebileceklerdir.
·
Teknolojinin dil öğrenmeyi
desteklemesi. Teknolojinin kullanımı yabancı dil öğrenmeyi
büyük ölçüde desteklemektedir. Bunun en temel sebeplerinden biri özellikle
bilgisayar teknolojisi sayesinde yabancı dilöğrencilerinin öğrendikleri yabancı
dilin konuşulduğu ülkelerdeki kişilere, hayat tarzına ve kültürlere daha çabuk
ve fazla ulaşma imkanı sağlamalarıdır. Ayrıca özellikle ortaöğretim ve
üniversite seviyesinde yabancı dil öğrenen öğrenciler günlük yaşamlarında da
teknolojiyi kullanmaktadırlar. Bu yüzden teknoloji ile yabancı dil öğrenme
öğrencilere daha anlamlı gelmekte ve dili öğrenmede motivasyonları daha da
artmaktadır. Teknoloji ile yabancı dil öğrenmenin faydalarından yararlanabilmek
için özellikle hizmet öncesi yabancı dil öğretmen yetiştirme programlarında
sunulan her derste teknoloji kullanımı örneklendirilmeli ve teşvik edilmelidir.
Yabancı dil öğretmenlerinin öğrenci olarak teknoloji ile öğrenmeyi tecrübe
etmemesi daha sonra teknoloji ile öğretme istek ve becerilerini
kısıtlamaktadır. Bu yüzden öğretmen eğitimcileri de lisans programlarında
teknoloji kullanımına destek vermelidirler.
·
Yabancı dil öğretmenin ana amacı
yabancı dilde iletişim ise iletişim becerilerinin (dinleme-konuşma) öncelikli
olarak ölçülmesi. Ülkemizde yabancı dil öğrenimi ve
kullanımı konusunda karşılaşılan sorunların başında yabancı dilde sözlü
iletişim kuramama gelmektedir. Genel olarak yabancı dilde dilbilgisi ve kelime
öğrenme belli bir seviyeye kadar gelişmekte fakat bu gelişim konuşma ve dinleme
becerilerine aktarılamaktadır. Bu sorunun çok yönlü sebepleri olmasının yanında
en önemli sebep konuşma becerisinin okullarımızda, öğretmen atamalarında veya
diğer alanlarda değerlendirilmemesi ve ölçülmemesidir. Düzenli ve resmi
değerlendirilmesi veya notlandırılması olmayan bilgiye sahip olunmasının
ya da becerisinin gelişmesinin hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin
motivasyonları açısından mümkün olması beklenemez. Bu yüzden hem ilköğretim ve
ortaöğretim yabancı dil sınıflarında hem de yabancı dil ile öğrenci kabul eden
lisans programlarına girişte konuşma becerisinin seviyesinin ölçülmesi
gerekmektedir. Bu ölçümlerde objektif değerlendirilme sağlanması adına video
gibi teknolojik araçlardan yardım alınabilir. Aynı sistem yabancı dil öğretmeni
yetiştirme ve atama süreçlerinde de kullanılmalıdır.
Yabancı dil öğretmeni yetiştirme başarısının
arttırılması için ayrıca direk öğretmen yetiştirme programlarına yönelik proje
önerilerinin sunulmasında fayda vardır. Bu önerilerden bazıları aşağıda
sıralanmıştır:
·
Eğitim Fakültelerindeki uygulama dersleri hem öğretmen
eğitimcileri hem de mentor öğretmenler için daha cazip hale getirilmelidir.
Öğretmen yetiştirmede en önemli derslerin başında gelen uygulama dersleri
bölümde bu dersleri veren öğretim elemanları için şu anda diğer derslere oranla
daha az puan, daha az ek ders ücreti ve daha çok zaman harcama anlamına
gelmektedir. Bu derslerin yararı ve önemine inansalar da bazı öğretim
elemanları bu tip zorluklar yüzünden uygulama derslerine gereken önemi
vermemektedirler. Bu dersleri öğretim elemanları tarafından tercih edilen
dersler haline getirebilmek için puanları arttırılmalı, mümkünse ders ücretleri
fazlalaştırılmalıdır. Ayrıca, bu dersleri veren öğretim elemanlarının ders
yüklerinin bir ders eksilmesi sağlanabilir. Bu gibi imkânlar mentor hocalara da
sağlanabilir. Böylece uygulama dersleri iş yükü açısından bir ağırlık değil ama
sadece kaliteli öğretim elemanlarının ve mentor öğretmenlerin verebileceği bir
rekabet ortamında tercih edilen dersler konumuna getirilebilir.
·
Ülkemizde çok güçlü konumda olan özel sektörün
özellikle Eğitim Fakültesindeki Yabancı Diller Eğitimi Bölümlerine daha düzenli
ve fazla destek vermeleri sağlanmalıdır. Bunun örnekleri yurtdışında mevcuttur.
Bir ülkenin eğitim fakülteleri bir ülkenin bilgi ve algı ağını doğrudan
etkiler. Eğer öğretmen adayları belli bir ürün ve yaklaşımı benimserlerse
bunlar ülkenin genelindeki her kesimden öğrenciye transfer olacaktır. Bunun
bilinci ile özel sektör ürünlerini, projelerini veya maddi desteklerini
özellikle eğitim fakültelerine yöneltmeli ve kısa vadeli şirket başarıları veya
reklam bütçeleri yerine uzun süreli fakat kalıcı ürün ve vizyon paylaşmalarına
yönelmelidirler. Ayrıca nitelikli yabancı dil bilen bireylere en fazla özel
sektörde ihtiyaç duyulmaktadır. Eğer özel sektör firmaları yabancı dil öğretimi
bölümlerine maddi ve proje olarak destek verirlerse kendi insan kaynakları
gücüne de yatırım yapmış olacaklardır.
·
Özellikle hizmet içi yabancı dil öğretmen eğitimi
programları organize edilirken ve sunulurken yetişkin öğrenimi (Andragogy,
Knowles, 1980) prensipleri göz önünde bulundurulmalıdır. Yetişkin bireylerin
öğrenimi çocukların ve genç öğrencilerin öğrenimlerinden farklılık göstermektedir.
Bu farklılıklar göz önünde bulundurulmadan hazırlanan birçok hizmet içi
öğretmen yetiştirme programı öğretmenler tarafında kabul görmemektedir. Bir
öğrenci gibi hitap edilmek yerine öğretmenler meslekteki bilgi, beceri ve
birikimlerinin dikkate alındığı ve üzerine inşa edildiği program ve materyaller
ile hizmet içi eğitim almalıdırlar.
·
Yabancı dil öğretmeni yetiştirmede internet, video ve
diğer görsel medya ile daha fazla teknolojik araçlar kullanılmalıdır. Ayrıca
internet yolu ile gerek ulusal gerek uluslararası alanda yabancı dil
öğretmenlerinin fikir, materyal ve ders planı paylaşmalarını sağlamak için
çevrimiçi ortamlar oluşturulmalıdır.
·
Özellikle sınıf içi araştırmaya istekli yabancı dil
öğretmen adaylarına proje ve araştırmalarında maddi ve idari destek sağlanmalı.
Mesleki gelişime açık olan öğretmenler yine maddi ve idari yollar ile
ödüllendirilmelidirler.
Ülkemizde nitelikli yabancı dil öğretmeni sayısının
arttırılması için bir takım sorular ışığında planlamalar yapılmalıdır. Bu
sorular yabacı dil öğretmen eğitiminin genel çerçevesini oluşturur ve temel
olarak şunlardır:
·
İdeal yabancı dil öğretmeni nasıl olmalıdır?
·
İdeal hizmet öncesi/hizmet içi yabancı dil öğretmen
eğitimi programı nasıl olmalıdır?
·
İdeal hizmet öncesi/hizmet içi yabancı dil öğretmeni
yeterlilik ölçütleri neler olmalıdır ve nasıl uygulanmalıdır?
·
İdeal yabancı dil öğretmeni atama/işe alma sistemi
nasıl olmalıdır?
·
İlk dört sorunun cevapları sonucunda kaliteli,
dinamik, kendini yenileyen ve paydaşların ihtiyaçlarını karşılayabilen milli
bir yabancı dil öğretmen eğitim sisteminin sürdürülebilmesi için ne
gibi destek sistemlerineihtiyacımız vardır?
KOMİSYON KATILIMCILARINDAN NİTELİKLİ YABANCI DİL
ÖĞRETMENİ YETİŞTİRME KONUSUNDA GELEN ÖNERİ VE GÖRÜŞLER
Hizmet Öncesi Yabancı Dil Öğretmeni Yetiştirme
Programlarına Giriş Koşulları Üzerine İyileştirme Önerileri
1.
Hazırlık sınıfları uygulaması yabancı dil öğretmede
oldukça başarılı idi. Hazırlık sınıflarının tekrar uygulanması genel olarak
yabancı dil öğrenme ve yabancı dil öğretmeni yetiştirme programlarına giren
öğrencilerin dil seviyelerinin artmasına yol açacaktır.
2.
Yabancı dil öğretmeni yetiştiren lisans programlarına
giriş puanı çok düştüğü için YDS yabancı dil bölümünde çok az net alan bir
öğrenci dahi yabancı dil öğretmen adayı olabiliyor. Bu sorunun çözülmesi için
her yabancı dil eğitimi bölümü kabul edecekleri öğrencilerden bekledikleri
minimum yabancı dil net sayısını belirleyip bu sayıya göre bölüme öğrenci kabul
edebilir.
3.
Ortaöğretimde sadece istekli öğrencilere daha fazla
saat sunulan yabancı dil sınıfları verilebilir. Herkese eşit yabancı dil
öğrenme ders saati verme isteği bazen hem isteksiz hem de istekli öğrencilerin
bir arada olmasına ve istekli öğrencilerin kalabalık sınıflar yüzünden yeterli
eğitim alamamalarına yol açabilmektedir.
4.
Yabancı dil öğrenememe sorunun daha çok devlet
kurumlarında gözlemlenen bir sorun olduğunu biliyoruz. Bu anlamda, özel
kurumlardaki uygulamalar daha fazla incelenmeli, araştırılmalı ve benzer
uygulamalar devlet okullarındaki yabancı dil öğretiminin reformu için
kullanılmalıdır. Örneğin, özel okulların öğretmen alım süreci şartları
farklıdır, öğretmenler öğrenciler ile sadece yabancı dil ile iletişim
kuruyorlar ve yabancı dil öğrenme ders saatleri daha fazladır.
5.
Yabancı dil öğretmeni yetiştiren lisans
programlarına öğrenci kabulünde, adayların sadece üniversite sınav notu
değil ilköğretim ve ortaöğretim öğrenimi boyunca yabancı dil derslerinden
aldığı notlar ve değerlendirme sonuçları da dikkate alınmalıdır.
Hizmet
Öncesi Yabancı Dil Öğretmeni Yetiştirme Programlarının İyileştirilmesi
Önerileri
1.
Yabancı dil öğretmeni yetiştiren bölümlerde
akademisyenlerin sayıları ve nitelikleri arttırılmalıdır. Öğretmen eğitmenleri
özellikle sınıfta yabancı dilin kullanımı konusunda öğretmen adaylarına örnek
olmalıdır.
2.
Öğretmen adaylarının öğretmenlik deneyimleri video
çekimi ve kendi performanslarını değerlendirme gibi yöntemlerle sistematik bir
şekilde incelenmelidir. Öğretmen yetiştirmede teknolojik araçlar
kullanılmalıdır.
3.
Öğretmen adayları ile alanda çalışan
öğretmenler arasında iletişim sağlanmalı. Alanda çalışan öğretmenler, okul
sahipleri, yöneticiler hatta öğrenciler ile görüşme imkânlarının oluşturulması
için öğretmen eğitimi programlarına dersler konulabilir. Öğretmen adayları
eğitimleri boyunca farkında olmadıkları birçok konunun mezuniyetten sonra
önemini anlıyorlar. Bu farkındalığın daha erken sağlanabilmesi için alanda
çalışan öğretmenler ile sürekli iletişim halinde olmaları faydalı olacaktır.
Bunun sağlanabilmesi için MEB, YÖK ve üniversitelerin Eğitim Fakülteleri ortak
projeler yapabilirler.
4.
Hizmet öncesi yabancı dil öğretmen yetiştirme
programlarındaki en büyük sorunlardan biri staj (uygulama) dersleri. Bazı
yerlerde bu derslere gereken önem verilemiyor. Öğretmen adayları gözlemlere katılmadan,
pratik yapmadan sadece imza alıp bir dönem boyunca bu dersi geçebiliyorlar. Bu
sorunun çözülmesi için bazı üniversitelerde olduğu gibi öğretmen adaylarının
her ders saati için yapması gereken aktiviteleri içeren bir ders materyal
dosyası olmalı ve bu dosya düzenli olarak öğretmen eğitimcileri tarafından
kontrol edilmelidir. Ayrıca öğretmen adayları mentor öğretmen ve öğretmen
eğitiminin onayı ile hazırladıkları ders planlarını uygulamak üzere haftada en
az bir saat öğrencilere tek başına ders vermelidir. Bu dersler videoya
çekilebilir ve öğretmen adayının uygulaması üzerinde yine mentor öğretmen ve
öğretmen eğitimcisi tarafından geribildirim verilebilir.
5.
Yabancı dil öğretmen adaylarının lisans eğitimleri
boyunca bir sene yurtdışında eğitim görebilmeleri hem yabancı dilde
telaffuzlarını geliştirecek hem de yabancı dilin kullanıldığı günlük hayatı
tanımalarına fırsat verecektir. Yabancı dil öğretmen adaylarının bu mesleğe
özel ihtiyaçlarını karşılamak adına bir senelik yurtdışı eğitim tecrübelerinin olmasını
sağlamak yurtdışından ülkemize sürekli çalışacak yabancı dil öğretmeni istihdam
edilmesinden daha az maddi kaynak gerektirebilir. Özellikle Avrupa Birliği
öğrenci değişim programlarında yabancı dil öğretmen adayları için ayrılan
kontenjan veya kapasite arttırabilir ve yabancı dil öğretmen adaylarına yönelik
özel projeler üretilebilir.
6.
Yabancı dil öğretmen adaylarının lisans
programlarından mezuniyet şartlarına eğitimleri boyunca düzenli olarak
tutacakları öğrenme ve öğretme performans dosyalarının değerlendirilmesi de
eklenebilir. Ayrıca mezuniyet şartlarına genel not ortalamasının yanında akıcı
ve doğru iletişim becerilerinin ölçülmesi için bitirme sözlü sınavı
eklenmelidir. Bu sınavın gerçekleştirilmesi için açık yönerge ve değerlendirme
kriterleri oluşturulmalı, bunlar öğretmen adayları ile önceden paylaşılmalı ve
sonuçlarda fikir ayrılığı olmaması adına sınavlar video ile kayda alınmalıdır.
7.
Yabancı dil öğretmen adaylarının atamalarında diğer
alan öğretmenliklerinden farklı olarak sadece KPSS sınavı değil yabancı dil
öğretmen adayının hem dil becerilerini hem de uygulama bilgilerini ölçen atama
sistemleri uygulanmalıdır. Özel okullarda bu uygulama zaten mevcuttur. Devlet
kurumlarında öğretmen adayı sayısının fazlalığı problemi ise öğretmen adaylarından
yabancı dilde konuşarak kaydedecekleri ve neden yabancı dil öğretmek
istediklerini, yabancı dil öğrenme ve öğrenmeye bakış açılarını anlatacakları
bir ön görüşme videosu ile çözülebilir. Ya da KPDS yerine içinde konuşmanın da
ölçüldüğü TOEFL veya IELTS sınav sonuçları istenebilir.
Hizmet İçi Yabancı Dil Öğretmeni Destek Sistemlerinin
İyileştirilmesi Önerileri
1.
Yabancı dil öğretmen hizmet içi seminerlerinin sayısı
arttırılmalı ve bu seminerlerin tanıtımları daha etkin bir şekilde
yapılmalıdır. Bu seminerlere katılmak isteyen yabancı dil öğretmenlerine
idarenin desteği sağlanmalıdır. Yabancı dil öğretmenleri eğer yabancı
üniversitelerin desteklediği ücretli hizmet içi seminerlere katılmak isterlerse
MEB tarafından maddi olarak ya da terfi yoluyla desteklenmelidir.
2.
MEB’in daha önce uygulamaya koyduğu “formatör”
öğretmenler sistemi oldukça iyiydi. Fakat diğer branşlarda devam etmesine
rağmen yabancı dil öğretmenliği alanında bu uygulama devam etmedi. Bu
uygulamanın yeniden başlaması ve sistematik olarak devam etmesi faydalı
olacaktır.
3.
Yabancı dil eğitimi alanında birçok çalıştay oluyor
fakat öğretmenler ya zaman ya da maddi imkanlar sebebi ile farklı illerden bu
çalıştaylara katılamıyorlar. Özellikle kendilerini geliştirmeye istekli yabancı
dil öğretmenleri başka illerdeki çalıştay veya seminerlere katılmak için
desteklenmelidir.
4.
Yabancı dil öğretiminde çok fazla pratik yapılmasına,
dolayısıyla çok fazla materyal kullanılmasına ihtiyaç vardır. Fakat tek kitap
kullanıldığı için destek materyalleri yetersiz kalmaktadır. MEB yabancı dil
öğretmenlerinin ana kitap yanında kullanabilecekleri ve onaylanmış yabancı dil
kitaplarını bir liste halinde tavsiye edebilir.
5.
Alanda çalışan yabancı dil öğretmenlerinin değişim
programları ile yurtdışında bir yıl çalışmaları için projeler hayata
geçirilebilir.
No comments:
Post a Comment