14 January 2007

Nutuk by Atatürk

Tam olarak tarihi hatırlayamıyorum, ancak yaşım daha 19 du. Bana D. Anadolu Sertaç Fabrikasının müdürü bir kitap tavsiye etmişti. Hangi kitap mı? Atatürk’ün kaleme aldığı büyük eserlerden biri, NUTUK.

O gün kulüpte alınan bazı kararlar ve o günün şartlarında ki olumsuz memleket halleri biz gençleri çok üzüyordu. Hüseyin bey bizleri dinledi, dinledi, dinledi sonra bana döndü. Erkin, Niye Nutuk okumuyorsunuz? dedi!. Gerçekten son bir haftadır tekrar okuduğum bu büyük eserde ders çıkartacak o kadar konu var ki. Şuan benim elimde orijinal 63 basımı Nutuklar var. Gözüm gibi koruyorum. Şuan Hüseyin beyin ne demek istediğini daha iyi anlayabiliyorum.

Sevgili öğrencilerim, sevgili dostlarım, boş vakitlerinizde lütfen Atamızın eserini okuyun. Bir daha okuyun. O günün koşullarını ve bugünün koşullarını değerlendirin. Okuduğumda o kadar çok heyecanlanıyorum ki. Bazı Türkçe kelimeleri, cümleleri anlamasam da genelinden çok anlamlar çıkartabiliyorum. Atatürk'ün kendi kaleminden çıkan bu eser, yine Atatürk tarafından, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara'da toplanan İkinci Kurultayı'nda 36,5 saat süren ve altı günde okunan tarihi bir hitabeye dayandığı için Nutuk adını almıştır.

Bir değişiklik yapın ve 2007 yılına bu büyük eseri tekrar okuyarak girin.

3 comments:

Erkin said...

Anılar bölümünde SADAKAT başlığı altında Atatürkle ilgili bir anı;Atatürk, muhtelif vesilelerle maiyetinde çalışan kimselerin samimiyet ve sadakatlarını imtihan etmesini gayet iyi bilirdi. İnsanların halet-i ruhiyesini, niyet ve emellerini teşhis ve temyiz etmekte şelaleler saçan bir zekaya malikti.
O büyük insan, bir gece Çankaya köşkündeki bir ziyafette devrin vekillerinden maruf bir zata şöyle bir sual sorar:

- Beni hakikaten sever misiniz?

Muhatabı hemen cevabı yapıştırır:

- Sevmek ne kelime Ata'm, taparım!

- Peki her dediğimi de yapar mısınız?

- Derhal

Atatürk, bu söz üzerine belinden tabancasını çıkarır ona uzatır.

- Öyleyse, al tabancamı, sık kafana...

- "Aman Atam" der, herhalde benimle şaka ediyorsunuz. Benim ölmemi istemezsiniz. Meseleyi anlayan Atatürk, yeleleri kabaran bir aslan mehabetiyle dışarıda hizmet eden askeri yanına çağırıp aynı sualleri sorup, cevabını aldıktan sonra, karşısında Toroslar’dan kopmuş bir kaya parçası gibi duran bu bağrı yanık Anadolu çocuğuna tabancasını uzatıp kafasına sıkmasını emreder. Aslan Mehmetçik, bu emri bilatereddüt yerine getirir, fakat kendisine bir şey olmaz. Çünkü, Atatürk, daha önce tabancasındaki merminin kurşununu çıkarmıştır.

İşte o zaman, Atatürk yanındakilere şöyle der:

- Beni ve vatanı seven hakiki insanı gördünüz mü?

Ruhu şad olsun.

Erkin said...

Misafir Kim?

İstanbul'un işgal günleri; başta General Harrington olmak üzere bir kısım işgal kumandanları Pera Palas Salonu’nun bir köşesinde otururlar. Mustafa Kemal nedense dikkatlerini çeker. Kim olduğunu soruşturdular. Mustafa Kemal denir. Onlar için Mustafa Kemal Birinci Dünya Savaşı’nın en ünlü şahsiyetlerinden biridir. Yabancı dillerde Çanakkale Harpleri’nden bahseden ve daima Mustafa Kemal'in isminde düğümlenen kitaplar, yazılar, o zaman bile bir kitaplığı doldururdu.
Kendisine haber göndererek masalarına davet ederler. Ama Mustafa Kemal'in cevabı hem nazik, hem kesindir:

- Burada ev sahibi olan biziz. Kendileri misafirdirler. Onların bu masaya gelmeleri gerekir.

Anonymous said...

Ne güzel yazmışınız öğretmenim.